Sayfalar

23 Temmuz 2011 Cumartesi

NOT:UZUN ZAMAN ALSA DA AFFETTİM SENİ

   Affettim seni... Hayatımda kaç kişiye affettim seni diyebildim bilmiyorum. Ne kadar da zordur affettim seni diyebilmek. Ya da benim için öyle. Hayatında hiç affetmediğin bir kişi oldumu senin hiç. Bazen insan kendini bile affedemiyor. Tabi bir yandan durum affedememek olunca hayatlar kararır, iç çekişmeler çelişkiler başlar. Ne zordur değil mi seni affettim demek. Halbuki affedememenin ağırlığı sadece kendine zarardır. Bunu diyorum ya zannetme ki ben herşeyi affettim hayatımda, ama olsun bu bir başlangıç. Bu gün karar aldım kendi kendime ... herşeyi herkesi hatta kendimi bile affedeceğim. Neden mi affedememek yükünü daha fazla üzerimde taşımamak için, neden mi kendim için, neden mi yeni bir hayata başlayıp yeni hatalara yol vermek için. Neden mi affedemediklerimin de üzerinden kendi yükümü almak için .
   Bence bu hamle ile hayatlar değişecek sorgulamalar bitecek , geri dönüşler kalmayacak. Çok inandım buna ben. Belkide inanmak herşey. Bugün  içimdeki  her yükü affettim seni deyip evrendeki boşluğa gönderiyorum. Hatta arkalarına bir de not yazmayı düşünüyorum. UZUN ZAMAN ALSADA AFFETTİM SENİİ....

12 Temmuz 2011 Salı

GOLDEN BEACH CLUB :))

   Şu son zamanlarda internet üzerinden indirimli satın alabildiğiniz ürünler arasında yaz aylarının sıcak etkisi sayesinde havuz, beach gibi yerlerden indirimli giriş alabiliyorsunuz.
Bizde pazar gününün o deli sıcağında evde oturmak yerine çocuklarda eğlenmeli misali Sarıyer'in taaaa tepelerinde bir yerlerde (hayatımda böyle yerlerin olabileceğini bilmezdim) Karadeniz'in başlangıcı sayılacak  özel bir plaja gittik. Girişte bizi karşılayan tiplerin ilk uyardıkları konu ön sıralar satıldı 2. ve ya 3. sıralara yerleşebilirsiniz. Önce birbirimize baktık ve hafifçe gülümsedik. Demekki neymişşş kampanya ile satın aldığın bir yerde yaklaşım ikinci kalite olabiliyormuş. Olsun dedik kendimiz kendimize hiç moral bozmak yok bugün harika bir gün olacak ve acayipp dinleneceğiz. Biz ilk gelen ailelerdendik ufak ufak kalabalıklaşmaya başladı ortalık , ama esen rüzgar manzara denizin sesi o anda herşeye değerdi. Etrafta konuşulanlara kulak kabartınca bu gittiğimiz yerin müdavimleri varmış. Denizin bulanıklığı veya temiz olmaması her zaman görülen bir şey değilmiş. Rüzgar mahvetmiş denizi gibi konuşmalarrr.... Olsunnn biz yine mutluyuz çocuklar acayip eğleniyorlar denizden hiç çıkmadılar denebilir. Uzun zamandır tatil yapmamış olmamızdan  gerek evde güneş koruyucu falan filan hiç birşey yoktu sabah erken saatte akıl ettikte iyiki bir yerlerden 50 faktör bişiler bulduk.
   Buraya kadar herşey harikaydı deniz güneş rüzgar kum ( eh işte) keyfimiz yerinde. Etrafı inceledik bol bol ...
Mizahçı olsaydık gerçekten buradan acayip prim çıkartabilirdik diye espriler yaptık. Evden yaptığımız küçük sandiviçleri etrafta herkesin tırtıkladığı birşeyler olduğunu görünce bizde atıştırdık. Eeee madem etrafta suç ortakları vardı durumu değerlendirmek gerekiyordu mutlaka. (Giriş: Tesisimize dışarıdan yiyecek içecek sokmak yasaktır.) :)) Tabi deniz güneş sürekli bir acıkma modu içerisinde oluyorsunuz. Eee dedik hepte sandiviç mi yiyeceğiz gidelim bakalım cafelerinde neler var.
   Yiyecek çeşitleri çok gibi gözüksede öncelikle elemanları yetersizdi. Etrafta işletmesini üstlendiğini düşündüğümüz bir bayan vardı ve misafirleri olarakta ailesi. Etraftaki müşteriler ile ilgilenmek yerine elleri ile ailesine hizmet etti. O masa hiç beklemeden oldukça güzel bir hizmet aldı. Menüye baktığımızda ise sanki akşam yemeğinde şık bir restaurantta yiyebileceğimiz mezeler, et ve balık kombinasyonlarını gördük.
   Halbuki saat henüz 15.00 ti ve biz sadece tabir yerinde ise tırtıklayacak bişiler istiyorduk. Menülerdeki fiyatlara iyi bir balık veya iyi bir et yemek istesek zaten bunları nerde bulabileceğimizi biliyoruz. Patatesin çeşitlerinden oluşan (normal patates kızartması- elma dilimli patates kızartması- sigara böreği ve sosis tabağı(patates kızartmalı)) gibi bir menü vede içeceklere 2 bira 4 kola olmak üzere 150 tl verdik. Bilmem bize o anda hiç patates kızartmasına bu kadar para vereceğimiz aklımıza gelmemişti.
   Tesis çok güzeldi fakat işletme bir o kadar yetersiz. İşletmecilere göre o gün bir patlama yaşamışlar çok şaşkınlık içerisindelermiş. Fakat biz yemek esnasında aldığımız hizmette iyiki de kampanya esnasında almışızda gelmişiz buraya yoksa değerinden çok fazla bir para vereceğimiz için üzülürdük diye düşündük.
   Sonuç olarak çocuklar mutlu biz dinlenmiş  ve iki güneş yüzü gördük diye sevinerek evimizin yolunu tuttuk.
Darısı bir dahaki kampanyaya ve ayırabileceğimiz zamana .....:)))

11 Temmuz 2011 Pazartesi

GÜÇLÜ OLMAK NEDİR ?

Çok düşündüm bu konuyu.. Güçlü olmak nedir ?
Ağlamak, ağlamamak, kavga etmek-etmemek, kadın  ya da erkek olmak, anne olmak , hatta çalışan anne olmak, gülmek, sinirlenmek, bağırmak , sakin olmak, sessiz olup sukunetini bozmamak. Nedir acaba ?
Ağladığında güçsüz mü oluyorsun ? Zayıf karakterli mi ? Ya da derdini en yakın dostunla paylaştığında.
Hele küfrettiğinde bağırıp çağırdığında kötü karakterli mi oluyorsun? Peki bunları da yapmazsan nasıl hayatta kalabiliyorsun.
Sonra hayat nedir diye sormaya başladım. Acaba sormamalı mıyım ? diye de düşündüm. Olduğu gibi mi yaşamak lazım gelir sormadan sorgulamadan. Güçlü olmak bu mudur ki?
Gülmeyi unuttuğun zamanlarda sadece gülmeye çalışarak güçlü olduğunu mu göstermeye çalışmaktır hayat. Hiç yokkk yoruldum ben deme lüksü yok mudur insanın. Desede cevap verecek biri var mıdır yukarlarda bir yerlerde. Halbuki zayıf olmak ile güçlü olmak  arasında ne kadar ince bir çizgi var bizim fark edemediğimiz.
Güçlü olmak yada olmamak neden bu kadar önemlidir. Vazgeçmek gibi bir tercihi olamaz mı insanın .......

17 Haziran 2011 Cuma

KIZLAR BUGÜN KARNE ALDI .....

   Miniklerimin büyüdüğünü ancak karne aldıklarında ve bir sınıf daha yukarı çıktıklarında anlayabiliyorum. Evet kızlarım bugün karne aldı ve bir yaş daha büyüdüler. :))) Okuduklarında çok sevinecekler biliyorum çünkü büyüdüklerini çoğu zaman hiç kabul etmiyorum. Sorumluluk verdiğimi düşünsemde belki yeteri kadar vermiyorum yada veremiyorum.
   Gerçekte şöyle bir baktığımda her çalışan annenin çocukları gibi büyüdü kızlar. Ben hep çalıştım ve bugün de dahil olmak üzere yine karne aldıklarında yanlarında yoktum. Onlarda buna alıştııııı bende.
   Zeynep çok küçükken sanırım ana sınıfında idi ; büyüyünce ne olacaksın diye sorduğumda ben anne olacağım diye cevap veriyordu. Anne olup çocukları okuldan gelince börek verecekmiş onlara :))) Ne kadar içinde yer etmiş meğersem okulda hiçbir etkinliklerine gidemiyor olmam. Şimdi artık onlarda alıştıııı bende bu duruma.
   Özde yaklaşık 6- 7  aylıktı yuvaya vermiştim. Sabahları kahvaltısını bile yuvada yapabiliyordu. O kadar erken gitmek zorundaydı ki , pijamalarını çıkartmadan ana kucağına yerleştirir, öğretmeninin gelip onu almasını beklerdik. İlk adımını yine okuldaki öğretmeni görüp ağlayarak bana anlatmıştı '' Özde yürüdü bugün ilk defa tutunmadan yürüdü'' diye. Çok heyecanlanmıştım ama  o adımlarını göremediğim için  bir o kadar da hüzünlenmiştim. İlk yuvaya gittiğinde en küçük çocuk (hatta bebek) Özde olduğu için tüm çocukların Özde'yi ortalarına oturtup onu seyretmelerini hiç unutmayacağım.
   Sonra Zeynep geldi aramıza oda azıcık palazlandı veeee acı sonnn oda ablası ile birlikte aynı yuvaya gitmeye başladı. Artık Özde abla olmuştu yuvanın kurdu kardeşine nasıl sahip çıktı anlatamam o minicik canıyla.
Ana sınıfları ilkokul velhasıl ben  beş etkinlikte birine gidebilsem kendimi şanslı hisseder olmuştum.
İşte artık kocccammann oldular. Okulada kendileri gider olduuu etkinliklerine de...
   Umarım bundan sonraki tüm güzel günlerinde yanlarında olurum miniciklerimin. İyiki varsınız.İyiki doğdunuz
Sizi çokkk seviyorum.

1 Haziran 2011 Çarşamba

REFİKA BANA YAZ DEDİ ....

Refika mı kim ? Psikoloğum Refika benim. Seneler önce ilk verdiği tavsiye yaz , küçük kağıtlara, büyük kağıtlara, postitlere eline duvara istediğin heryere. Sonra atmak istediklerini yırt at silmek istediklerini sil dedi.. Ne kadar zamandır yazıyorum ve atıyorum bilemiyorum hatırlayamadım birden. Ama bu sefer yazayım da atmayayım dedim kendi kendime.  İçimden gelen herşeyi.. Aklıma gelen gelmeyen herşeyi yazayım. Birileri okur diye değil canım sıkıldığında yazdıklarımı okuyup unuttuklarımı tekrar hatırlamak için.
  Çocukluğuma dönelim gibi başlıklar atmayacağım tabi ki ama çocukluğuma dair hatırladığım herşey çok güzel benim. Ne kadar özlemişim meğer çocukluğumu. Geçenlerde herkesin beğendiği ''çocukluğuma geri döndürsüler bir daha büyürsem namerdim'' yazısını bende beğendikten sonra yazma kararı aldım belkide.
   Ama öncelikle  aileme beni evimizin pamukprensesi gibi büyüten anneme babama abilerime çok teşekkür etmek istiyorum. Ben meğersem bizin evin gerçekten pamukprensesiymişim.
Canlarım benim ne çok hatıram var sizlerle....
  Ben kendimi bildiğimde yanımda önce Candan ve Neylan vardı. Biz 3 küçük aileden oluşan esasında koccamannn bir aileydik. Çocukluğumun hepsi ama hepsi hep birlikte geçti bizim.Nelerr var neler anlatacak sayfalara sığarmı onu bile bilemiyorum. Candan'larda dolap içlerini mi ev yaptığımızı mı hatırlayayım , Neylan'larda kapılara en yükseğe kimin tırmandığı yarışlarını mı hatırlayayım. Yoksa bir gece Neylan'larda kan kardeşi olmaya karar verip iğneyle parmaklarımızı kanattığımızı mı? Halbuki yazmaya başlamadan önce neler geçiyordu aklımdan ama zormuş yazı yazmak yazarken aklına gelenleri unutmamak çok zormuş hemde. Beylerbeyi bizim en büyük kaçış yerimizdi, her haftasonu haftaiçinde biriktirdiğimiz haftalıklarımızla Beylerbeyi'ne gitmeyi görev bilirdik kendimize. Bazen sadece demir paralardan oluşan bozuk paralarımız olurdu çantamızda , geç kaldığımızı hissettiğimizde tüm bozuk paraları döküp ortaya taksiyle dönüş yolunu hesaplardık. Sadece yarım saat için onca yolu gitmeyi kendimize heyecan sayar herşeyi göze alabilirdik. Çok zaman ceza verirlerdi bize , geç kaldığımızda birbirimizle görüşmeme yasağı. Hep bir B planımız vardı bizim ama bu ihtimallere karşı.Biz hep bir şekilde görüşürdük. Tabii artık 14-15 yaşında genç kızlardık biz. Herşey bizim hakkımızdı o zamanlarda.Bize yapılan haksızlığa tahammül edemezdik. Büyümüştük ve cezaları hazmedemezdik. Şimdi diyorumki ben bize yine ceza verselerdi de, biz yine 14-15 yaşımızda kalsaydık.Ben sizinle geçirdiğim çocukluğumu genç kızlığımı özledim. Ben sizi çok özledim.Ben bugün sizi bir kez daha çok seviyorum demek istedim. Belkide bunu çok uzunnn zamandır söylemediğimi fark ettim.Siz iyiki benim çocukluğumda genç kızlığımda ve hala hep yanımda oldunuz , iyiki varsınız iyiki dostum kardeşimsiniz.
  Buket vardı yan dairemizde oturan canımmmm benimmm can yoldaşım 2 yaşından beri hep birlikte olduk biz. Annem bana bağırır kızar , sesleri duyan arkadaşım duvara 3 kere vurur ( sakın canını sıkma demektir bu ben burdayım) 2 kere vurduğunda (iyi geceler ben yatıyorum demektir) keşke yine yan duvar 3 kere vurabileceğin yakınlıkta olsaydın biz yine keşke çocukluğumuzu doya doya yaşıyor olsaydık. Koccaaaammaann bahçemiz vardı bizim, Buket ile yazları hergün bahçede oynardık. Şimdiki çocukların hasret kaldıkları yeşilliği biz doya doya içimize çekiyormuşuz meğer o zamanlar farkında olmasakta. Her yarım saatte bir birimiz annemize seslenirdi ''su gönder-kovamı at-karnım acıktı-bebeğimi gönder-ipim yukarda kaldı) apartmanımız asansörlü değil tabi ozamanlar 5 kat çıkmaya üşeniyoruz.Seslen dur aşağıdan...
Neler yaşadık nelerrrr hatırladıklarım hatırlayamadıklarımın belkide dörtte biri. Ama ben senin benim hayatımda olmandan hep mutlu oldum canım dostum benim.
  Aslı'm seninle ilk yanyana oturduğumuzda  orta 1 deydik. Ondan beri benim hep yanımda olduğun için çok teşekkür ediyorum sana. Seninle paylaştıklarımızı burda yazarsam kocan kıskanır :)) anlatmıyorum onları ama hepsini içimde hep saklı tutuyorum sen benim yanımda hep ol olur mu ? Ben senin yüreğinin sıcaklığını daima yüreğimin taa içinde hissettim.
Sen iyi ki varsın iyiki dostumsun.
   Keşke diye başlayan cümleleri hiç sevmiyorum esasında ama keşke hep çocuk kalabilseydim diye düşünmeden edemiyorum herkes gibi.
   Evet Refika bana yaz dedi. Herşeyi yazz yaz ki anlatmak istediklerin içinde çığ gibi büyümesin. Halbuki anlatmak istediklerim o kadar çığ gibi büyümüş ki, parçalara bölünüp çıkamıyor bile ağzımdan.Şimdi anlatmak zamanımı bilemedim birden. Yazmak zormuş gerçektende ifade edebilmek kendini. Yada neyi anlatmak istediğini bilmek. Zormuş yazmak meğersem. Refika bana yaz derken bu kadar uzun cümleler kuracağımı tahmin edemedi herhalde.:))
  Suavi hep bana senin küçüğünü kavanoza koyup saklamak lazım derdi. Yıl 92 falan dı herhalde . Öyle değil mi Suavi . Keşke o yaşımı  bile kavanoza sığdırabilsen çok makbule geçerdin biliyormusun.
Annemler 2 günlük tatilleri değerlendirir mutlaka bir program yapar İstanbul dışına çıkarlardı. Ver elini ev partileriiiiiiiiii...
Hemennn hazırlıklar başlar programlar yapılır menüler içecekler herşey yazılır davetli listesi çıkartılırrrrr. Ortaya tüm harçlıklar dökülürrr ve parti için hazırlanılır. Annemler kapıdannn biz bacadannn şeklinde :)) Ruhnur  Abimm (canım bitanem seni çok özledim ) hemen devreye sokulur önce abim ikna edilir ama herşeyden de haberdardır bir nevi suç ortağım. Parti bizim evde olur abimin otokontrolünde. Gece yarılarına kadar eğlence kahkaha yeme içme :))) bu kadar gizli saklı yaptığımız programımızı alt komşumuzun ertesi gün şikayetleri ile ortaya çıkar. Hatırlıyormusun abiiimmmmm , hatırlıyormusun bunları. Birde benim doğum günü partilerimiz vardır sanki ilk defa yapılıyormuşcasına her sene her sene... Hep aynı hazırlıklar demirbaşlar belli zaten Candan,Neylan, Buket,Aslı ve ben. Hersene aramıza yeni bir iki kişi girer bir iki kişi çıkar ama demirbaşlar listesi hiç değişmez onlar her daim kalıcıdır birbiri için. Erkek arkadaşlarımız vardır mesela değişen keşke üşenmeseydim de resimlerimizi de ekleyebilseydim bu yazının altına.
  Meğer çok mutlu bir çocukluğum ve genç kızlığım olmuş benim. Peki şimdi ne olduki bu yazıyı yazıyorum ben. Şimdii büyüdüm, 2 çocuklu bir kadın oldum. Şimdi benim yaşadıklarımı kızlarım yaşayacak kızlarımda 35 yaşlarına geldiklerinde belkide buna benzer bir yazı yazacaklar. Biraz değişik versiyonu olacak mutlaka yazılanlar ama benim kadar mutlu bir çocukluk hikayeleri olacak mı bilemiyorum.
  Annemle babamın hiç kavga ettiğini görmedim ben bu yaşıma kadar. Ben onların pamukprensesleriydim hep. Annemmm , babammm iyiki varsınız iyiki benim annem babamsınız. Annemin sırtımı kaşıyarak beni uyutmasını babamın içine kokumu çekerek beni öpmesini ölene kadar hiç unutmayacağım herhalde.
  Füsun ablam var benim birde teyzem, canımm ,ablamm, annemin yarısı, dinginliğim sakinliğim canım bitanem. Taaaa karşıdan haftasonları bize gelirdiniz kalmayacak gideceksiniz diye ne çok üzülürdüm. Ciciannemi çok hatırlayamıyorum çok küçüktüm onu kaybettiğimizde, sadece hayallerimdeeee hayall meyal kalmış maalesef. Yer yatağı keyfimizi hatırlıyorum. Beni uyutmaya çalışıp abimlerle sohbet etmeye çalıştığınızı hatırlıyorum. Ne çok bozuluyordum o zamanlar küçük olduğuma. Şimdiler de ise keşke hep o yer yatağında uyumamaya direnen küçük kız olarak kalsaydım diyorum.Cicibabamın otobüsünü hatırlıyorum birde gezilere gitmemizi o gezilerde hep sizlerin yanında olmaya çalışmamı... Şimdiler de ise o yanınıza sıkışmaya çalışan küçük kız olarak kalmayı ne çok isterdim. Seninle sinemaya gitmeyi özledim Beylerbeyi'ne gidip bira vermeyen midyecilerde bira içmeyi özledim. :))Öyleeee salına salına yürümeyi özledim sen çok hızlı yürüyorsun sana yetişemiyorum diye hayıflanmayı. Allah seni bana beni sakinleştirmek için göndermiş iyi ki göndermiş iyiki benim ablamsın iyiki benim yanımdasın .
  Canım Nilhan'ım , hep çocukluğumdan bahsettim ya seni unuttum sanma. Ama hiç büyümek gelmedi içimden biliyormusun? :)) hep çocuk olmak istedim bu yazımda. Neymişşş Refika bana yaz demişş. Önce okul arkadaşım sonra sırdaşım oldun. En güzel en eğlenceli ölçülerimizi hep birlikte aldık. En eğlenceli projelerimizi hep birlikte yaptık. Sen benim hayatıma giren  hiçbir yerlere sığdıramadığım hiçbir yerlere oturtamadığım yegane dostumsun. Sen benim hep yanımda ol.
  Kuzum var benim birde Meryem'im. Sen benim kuzum kardeşim canım oldun. İyiki oldun biliyor musun? Çok seviyorum seni. Sana baktıkça genç kızlığımı hatırlıyorum çok güzel şeyler hatırlatıyorsun sen bana. Yüzün hep gülsün senin. Senin bir Arı Maya'n olsada artık sen benim hep kuzum olarak kalacaksın.
  Şimdi kızlarım var sırada. Onlarda benim küçük Pamukprenseslerim. Ben ölene kadar hep siz benim pamukprenseslerim olarak kalacaksınız. Bu kadar çocukluğumdan bahsederken sizleri unuttuğumu sanmayın. Siz benim hayatımdaki en büyük şansınız. Siz benim en büyük varlıklarım güzel kızlarımsınız. Ben sizi iyiki doğurmuşum iyiki benim kızlarımsınız. Siz hayatınız boyunca hep mutlu şanslı ve sağlıklı çocuklar olun inşallah. Şansınız da bahtınızda hep açık olsun.Bununla birlikte yukarıda anlattığım kadar iyi dostluklarınız iyi arkadaşlıklarınız olsun. Hep yanınızda başınızı yaslayacağınız bir dostunuz olsun ki benim gibi anlatabileceğiniz hiç unutmayacağınız anılarınız hiç unutamayacağınız hikayeleriniz  de olsun.Sizi hep çok seveceğim. Umarım sizlerinde çocukluğunuza dair hatırlayacağınız sadece mutluluk olur.
  Neymiişşş Refika bana yaz demişşş..Pakize Suda gibi oldum gerçektende mış miş li yazarak.:)))
  İçim rahatladı mı yazdım ya ? Çocukluğumun iki hatırasını anlatarak belini kırdım ya içim rahatladı mı ? Yokk yazacaklarım daha bitmedi.Ben daha yazarım siz sabredip okur musunuz bilmiyorum? Ama benim daha çok yazacağım şey var. Şimdi değil belki .. Ama notlarım kısmı güzel bir şeymiş.:)))
  Refika bana yaz dedi ya......Suyunu çıkarttım artık  diyorum.
Ben çocukluğumu özledim ben annemin babamın pamukprensesi olmayı özledim. Ben çocukluğumun bir parçası olan hatırladığım hatırlayamadığım, atladığım herkese teşekkür ediyorum. İyiki hayatımın bir köşesine oturmuşsunuz iyiki hayatımda olmuşsunuz. İyiki varsınız.
Öznur...

ANNEM'E

Annemin bir not defteri vardır. Bu not defterine herşeyi ama herşeyi hiç bıkmadan usanmadan yazar. Öyle şeyler yazar ki bazen çıkartıp önümüze koyduğunda biz bile şaşırırız. Nasıl oluyorda bunların zamanı geldiğinde önemli notlar olacağını biliyor ve yazıyor diye aklım hiç almamıştır. Bense kime çektim bilmiyorum hiç işim yoktur öyle notlarla falan. Nasıl olsa annem benim adıma herşeyi not alıyorda ondan mı alışamadım yoksa gerçektende not alacak kadar önemli olmadı mı hiçbirşey benim için bilmiyorum. Canım annem benim, geçenlerde evdeki evraklarımı toparlarken aralarında ilkokul 1.ve ya 2. sınıfa giderken  çıkarttırdığı pasolarımı bir zarfa koyup o evraklarımın arasına iliştirdiğini fark ettim. Aralarından daha neler çıktı anlatamam üniversiteyi kazanamazsam diye yaz tatillerinde gönderdiği ŞAMPİYON daktilo bilgisayar kursundan Güzel Sanatlara hazırlanırken gittiğim kursa hatta İstanbul Yüzme İhtisas'tan verilen yüzme lisanslarıma kısaca  şimdiye kadar gittiğim bütün kursların sertifikalarını buldum. Hatta yine bir yaz tatilinde gittiğim tur operatörü sertifikamı bile buldum. Meğersem ben bunların hepsini unutmuşum baktıkça zar zor  hatırlayabildim hepsini. Annem için ne kadar değerliymiş ki hepsini saklamış tek tek. Unutmadan aralarından birde ne zaman kesildiğini yine hatırlayamadığım sapsarı saçlarım çıktı. Gözlerime inanamadım benim  bu kadar gür ve bu kadar sarı saçlarım olduğunu  veeeee ne kadar yaşlandığımı fark ettim.
  Canım annem benim. Bir anneler gününde anneme telefon aldım. Çok basit , kullanımı en kolay olacak şekilde, çünkü annem için en önemlisi tefferuatı olmayan sadece alo diyebileceği bir alet olmasıydı. O kadar gözleri doldu ve o kadar ağladıki mutluluktan ona da çok şaşırmıştım. Çünkü annemin 60 yaşında ilk defa bir cep telefonu oluyordu. Halbuki şimdi bütün çocukların ellerinde belkide değerlerine paha biçilemez yüzlerce lira verdiğimiz telefonlar var ve ilk telefonlarını aldıklarında hiçte mutluluktan ağlamadılar.
   Biliyor musunuz annem benim elbiselerimi hala saklar. Bir bohçanın içindedir o elbiseler. Kendi ördüğü ve kıyıpta kimseye veremediği hırkalarım hepsi durur.Özde ve Zeynep ona gittiğinde çıkartıp o elbiseleri giydirirdi. İnanamazdım, inanamazdım çünkü o elbiselerin bu kadar zaman bu kadar güzel bir şekilde saklanmış olmasına insan inanamıyor. Kızlar büyüdü artık o elbiselere giremiyorlar ve elbiseler tekrar bohçaların içine yerleştirildi. Yani ömrü yeterde torunlarının çocuklarını görür ise onlara çıkartılmak üzere. Halbuki kızlara benim aldığım onca güzel elbiselerin hepsini kızların oyuncak bebekleri giyiyor şimdilerde. Ne kadar fark var aramızda değil mi? Annemin birde düzenli tuttuğu ve sakladığı çörek börek tariflerini yazdığı defteri vardır. Geçenlerde gördük ki annem onların içinden küçük basit tarifleri Özde'ye yazıp bırakmış, bunları yapmaya başlayabilirsin artık diye. Gözlerim doldu çok ağlamaklı oldum canım annem benim herşeye ama herşeye hala hakim. Ata erkil bir aile gibi de görünsek hep ana erkil bir aile olduk. Annem herşeye hakim herşeyi organize ederdi ben kendimi bildiğimden beri ,  babam hala da aynıdır , eve parayı getirir ve anneme verirdi. Ama ben bilmem ki annemin babama sormadan kendine birşey aldığını , alamayacağından değil  babama saygısından yapmazdı.
   Biz Hasanpaşa'daki evimizde en üst katta otururduk. Her kış evin çatısı akar, apartmanda para toplanamadığı için iş anneme düşerdi. Hiç unutmam annem çatıya çıkar ve çatıdaki kırılmış veya hasarlanmış kiremitleri değiştirir kendince olayı çözerdi. Ya da evde boyanacak biryer varsa babamla birlikte girişirler boyarlardı orayı.
   Değerlerimiz ne kadar değişmiş onu anladım ben. Annemin bu yaptıkları sadece aile bütçesine katkı için yaptığı fedakarlıklar olamazdı temeli bu olsada. Değer farklılıklarıydı bence. Herşeyi o kadar tüketen bir toplum olduk ki bu anlattıklarımı yaşamamış olsam belkide inanmakta zorluk çekerdim. Mümkün değil deyip. Ama mümkünmüş, anlattıklarım veya anlatabildiklerim benim annem çünkü.
   Canım annem benim, eğer sen anne isen ben neyim diye düşünmeden edemiyorum. İkimizde anne isek aramızdaki fark ne diye soruyorum şimdi kendi kendime.  Senin benim için hıçkıra hıçkıra ağladığını ömrümün sonuna kadar hiç unutmayacağım bir tanecik annem. Sen iyiki varsın sen iyiki benim annemsin. ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN.....

NE KADAR DA ZORMUŞ İLK YAZI...

Hiçbir zaman yazı yazmakta zorlanmamışımdır tarihimde. Hatta çoğu zaman konuşmak yerine yazmayı tercih ettiğim zamanlar da olur. Fakat bugün kendimi sanki okulda bir makale hazırlıyormuşum gibi hissettim. Ne kadar da zormuş ilk yazı ....Neden bir blog hazırlama ihtiyacı duyduğumu kendime sorduğumda, belkide hayallerimin peşinden gitmenin başlangıcı burasının olduğuna karar verdim. Hayallerimi bu sayfalara sığdırabilecek miyim bilemiyorum. Ama herşeyi burada yazmaya kararlıyım. Umarım sıkılmazsınız...